FUKAHA-İ
KİRAMIN NAKİLLERİNİN
HULASASI
VE BA’ZI İZAHAT
|
|
İ Z A H |
|
İşte bu
kitap, vacib olan sure okumak olduğunu ve Aleyhisselatü Vesselam Efendimizin hiç terk
etmeksizin devam buyurduğu da bu olduğunu ve üç ayet de her ne kadar süre kuvvetinde
ise de, sünnete muhalif, yani Aleyhisselatü Vesselam Efendimizin müddet-i ömründe,
hatta bir defa olsun yapmadığı bir iş olduğundan, böyle okumak mekruh olduğunu
açıktan beyat etmiş ve böyle ibarelerin böyle çözülmesi lazım geldiğini
göstermiştir. (Nurül-izah) kitabı da ayniyle Mültaka’nın söylediği gibi
söylemiş, (Fatiha ve Zamm’ı sure yahut üç ayet okur) demiştir. Bu kitabın şerhi
olan (Merakıyulfelah da bu ibareyi şerhederken Nurulizah’ın (ve zamm-ı sure, yahut
üç ayet) sözünü yazıp, onun üzerine: Zira Aleyhisselatü Vesselam Efendimiz, bir
fatiha ve bir sure okunmayan namaz, namaz olmaz buyurmuştur, diyip surenin vacib
olduğunu hadis-i şerif ile isbat etmek suretiyle ibareyi halletmiştir. Üç ayet murat
olmayıp da sure murad edildiğini göstermiştir (9). (Nurul izah, Tahtavi şerhinde S.
135 Namaz vacipleri bahsinde) Bu
(merakıyülfelah) kitabının üzerine yazılmış (Tahtavi) nin bir haşiyesi vardır. O
kitapta tahtavi diyor ki, Nurul izah kitabı, evvel zamm-ı sure deyip de sonra da yahut
üç ayet okur, demesiyle; sure okumayıp da üç ayet okumakta kerahat olduğuna işaret
etmiştir, diyor (10)(Tahtavi, S. 154, Okuma Bahsi) Velhasıl ibarelerin böyle halli
lazım geldiğini ve sure okumayıp da üç ayet veya bir uzun ayet okumak mekruh
olduğunu şupheye mehal kalmayacak derecede izah etmişlerdir. Bunun mekruh olduğunu
açıktan söyleyenlerde çoktur. Ezcümle (Münye) kitabında ve onun şerhinde: Üç kısa ayet, yahut üç kısa ayete denk
olacak ayetlerden bir veya iki ayet okuyacak olursa kerahat-ı tahrimiyyeden kurtulur,
amma yine de istihbab derecesine varamaz, tenzihen mekruh olur, diyor (11) (İbni Abidin
C.1, S.522 Okuma bahsi) (Halabide) üç ayet yahut üç ayete denk olacak ayetlerden bir veya iki ayet okuyacak olursa, kerahat-i tahrimiyle kalkar, diyor. Bunun üzerine (Durru Muhtar) da, kerahat-ı tahrimiyye kalkar ama sünnete muhalif olduğu için kerahat-ı tenzihiyye kalkmaz, diyor (12) (İbni Abidin, C. 1, S.262) (Münye şerhinde) üç kısa ayet okuyacak olursa tenzihen mekruh olur. Eğer böyle okumağı adet eder de ikide birde okur durursa, nasıl ki iki ayet okuduğunda tahrimen mekruh oluyorsa, bu da kerahat-ı tahrimiyyeye dönerek o namazın iadesi vacib olur. Eğer böyle okuması tesadüf kabilinden değil de, böyle okumağı niyetine alarak da okuyorsa, o zaman günahkar da olur, diyor (13) (Berika, C. 4, S. 225, Sünneti Bırakma bahsi) Eğer üç ayet okumak da sure okumak gibi olsaydı, kerahati hakkında bu kadar kitaplar söz söylemezlerdi ve bir çok kitaplarda kıraatin vacib miktarı diye başladığı bahiste; fatiha ve bir surenin vacib olduğunu söyleyip kesiveriyorlar. Ezcümle (Tenvirül-ebsar) da: Kıraatin vacib miktarı Fatiha ve zamm-ı süredir, diyor. (14) (İbni Abidin hamişinde Tenvir ul absardan C. 1, 335 Namaz Vacibleri bahsi.) (Muhit) kitabında keza kıraatin vacib miktarı fatiha ve bir suredir, diyor (1). Durru-muhtar
da, yolculur halinde sünnet olan kıraat,
fatihadan sonra istediği surelerden birer sure okumaktır, diyor. (İbn-i Abidin) de bu
sözden; sure okumanın sünnet olduğu anlaşılmamalıdır. Sünnet olan; istediği
surelerden birini okumakta mahayyer olmasıdır, yoksa sure okumanın vacib olduğu
haberlerle, delillerle sabit olmuş bir meseledir, diyor (15). (Merakı-l felah) da: İmam
Ebu Yusuf ile İmam Muhammed: Kıraatin farz miktarı üç kısa ayet, yahut bir uzun
ayettir. Ve Kur’andan böyle; namaz caiz oluverecek
kadar ezberlemek farz-ı ayindir ve fatiha ve bir sure ezberlemek her Müslümanın
üzerine vacibtir, buyurdular diyor. (16) (Tahavi, S. 133 Okuma bahsi) Bunları
ezberlemenin vacib olması, bunları okumak vacib olduğunda, olduğu şüphesizdir. Hem
de bu söz Müçtehidlerimizin sözüdür. Böyle birçok kitapların, surenin vacib
olduğunu yazıp da üç ayeti, yazmamaları İmam-ı Azam’a göre de okuması matlup
olan üç ayet olmayıp sure olduğunu teyit etmektedir. Bu kadar nakillerle de kanaat
hasıl edemiyenler olursa, onlar için bir yol daha vardır. Böyle ihtilaflı meselelerin
içinden çıkamıyanlar için sahih rivayetleri bulmak için (aleykum bidin-i elecaiz)
beynelulema dusturulamel ittihaz edilmiştir. Bu sözün hadis-i şerif olduğu meşhur
ise de: (Ömer bin Abdilaziz) Hazretlerinin kelam-ı
hakimanesindendir diyenler de olmuştur. Bunun manası: (siz kocakarıların dinine
bakınız, ondan ayrılmayınız) demektir. Bundan maksat, erkeklerin dimağı;
kadınların dimağından daha kuvvetli olduğundan, erkekler bir mesele üzerindeki
ihtilafat ve nazariyatı alırlar, dimağlarına doldururlar. Sonra içlerinde hakikat
olan meseleyi ihtilafata karıştırarak içinden çıkamıyanlar da bulunur. Kadınlar
ise dimağları müsait olmadığından ihtilaf
ve nazariyeler onların kulaklarına girmez. Gir se de dimağlarında yer tutamaz. Onlar;
baba, dedelerden gelen mazbut ve ameli matlup olan meseleler ne ise sadeliğiyle onu
muhafaza ederler. Hakikati ihtilafatı ve nazariyata karıştırıp da içinden
çıkamıyanlara, kocakarıların malumat-ı safiyesine müracaat tavsiye edilmiş oluyor,
hatta (Ruhulbeyan) tefsiri (Sure-i Haşr) in ahirini tefsir ederken bazı kibar-ı ilm-i kelam ulemasından naklen bu
sözü o da söylemiştir. Sifatullah hakkında ulemanın nazariyat ve ihtilafatı,
içinden çıkılır bir şey değildir. Bu hususta (aleykum bidin elaciz) e (sarılmakdan
başka çare kalmamıştır) diyor, şimdi bu meseleyi bir de kocakarılardan soralım,
namazda ne okunacak diyelim, bakalım onlar ne derler?.
(Fatiha ve zamm-ı sure) derler. Hatta (Zamm-ı sure) derler. Hatta (Zamm-ı Sure)
nedemek olduğunu bilmeyenler bile, yine (Zamm-ı sure) derler. Demek oluyor ki, bu rivayet madeni saadete
muttasıl, aba Ecdaddan gelen, mazbut ve ameli matlup bir rivayettir. Bir de yüksek
tahsil görmemiş olan ahaliye bakalım, acaba onların amelleri ne yoldadır. Bunu herkes
bilir ki, herkes ayrı kıldıklarında fatihadan sonra tam sure okurlar. Şu halde
kadınların malümatı safiyesi ve erkeklerin ve yine kadınların bugüne kadar amelleri
şer’an vacib ve okuması matlup olan, sure olduğuna kat’i surette delalet
etmektedir. Bu hata, yalnız cemaatle kılınan namazlarda oluyor. |